Metafizik ve devrimin geri dönüşü cesur bir iddiadır ve biraz açılması gerekir. Bu iddiamı ayrıntılandırmak için, yirminci yüzyılın sonlarında sözde ‘metafiziğin sonu’, ‘felsefenin ölümü’ ve ‘devrimin tükenişi’ ne karşı çıkan iki çağdaş filozofun çalışmalarından yararlanacağım: Gilles Deleuze ve Alain Badiou. Nihayette iddiam odur ki, bu iki düşünür arasında hangi farklılıklar olursa olsun, metafiziğe geri dönüşün çok spesifik ve ortak bir formülasyonunu bulabiliriz; bunun da, politik devrimin temsili olmayan bir teorisine doğru umut verici yeni bir yön önerdiğine inanıyorum. Daha açık söylemek gerekirse, ontoloji ve felsefe ile siyaset arasındaki ilişkiye dair önemli anlaşmazlıkları olmasına rağmen (ya da tam da bundan dolayı) Deleuze ve Badiou, “olay metafiziği” olarak adlandırdığım şeye karşı bağlılığı paylaşırlar. Olay metafiziğinden, ifade etmek istediğim, onların realizmlerinin iki felsefi bağlılık üzerine kurulu olduğudur: (I) ontolojik olumsallığın (veya çokluğun) gerekli koşulu ve (2) olayların varlığı ve sonuçlarının yeterli koşulu. Badiou için olaylar nispeten nadir olabilir ve Deleuze için sayıları çok daha fazla olduğu halde burada önemli olan, her iki düşünür için olaylar, metafizik ve devrimin geri dönüşünü mümkün kılan olaylardır.
Metafizik ve politik devrim arasındaki ilişki nedir? Çağdaş Avrupa felsefesinde en çok itibarsızlaştırılmış iki kavram olmasına rağmen, bu yazı, hem Fransız filozof Gilles Deleuze hem de Alain Badiou’nun çalışmalarında her iki kavramın geri dönüşüne tanık olduğumuzu iddia etmektedir.[1] Fakat bu kavramların geri dönüşü, bütünlük ve devletin tanımladığı klasik metafizik ve modern devrimin önceki biçimlerinin salt bir tekrarı değildir. Aksine, bu geri dönüş, bu kavramların özündeki temel şeyleri değiştiren ve onlara oldukça yeni bir yaşam veren bir dönüş; diferansiyel (farksal) dönüştür. Birçok çağdaş Avrupalı filozof “metafiziğin sonu” nu ve “felsefenin ölümü” nü ilan etmiştir. Metafizik ve devrim fikirlerini yıllar önce gömmüşler, ancak hayaletleri mezardan geri dönmesin diye de onları kötülemenin sonsuz görevini sürdürmeye devam etmişlerdir.
Çağdaş felsefe, olumlu bir post-Kantçı yön ve daha olumsuz bir eleştirel yön olmak üzere post-metafizik iki yöne çekilmiştir. İlk yönde, felsefenin gerçeğe erişimi, Quentin Meillassoux’un savunduğu gibi göreceli ya da “correlationist”(bağlılaşımcı)dır. Bu yönde, felsefenin gerçeklere…
View original post 6,381 more words